VAZOPRESSİN VE OKSİTOSİN HORMONLARININ ALDATMAYA VE SADAKATA ETKİSİ
- TUĞBA KOP
- 9 Eyl 2022
- 1 dakikada okunur
Günümüzde artan aldatmalar aile birliğini ve aile yapısını bozmuş bulunmaktadır. Aldatmaların psikolojik,sosyal ve biyolojik sebepleri vardır.
Bu yazımda aldatmanın biyolojik nedenlerinden bahsedeceğim. Aldatmanın diğer nedenleri olan psikolojik ve sosyolojik etkenleri ise diğer yazımlarımda açıklayacağım.
Aldatmanın genelde psikolojik ve sosyolojik nedenleri az çok bilinir ancak biyolojik nedenler çok fazla bilinmez. İnsan davranışlarını anlayabilmek için çok yönlü incelememiz gerekir. Vazopressin hormonu, bağlılık ve sadakat hormonu olarak bilinir. Yapılan araştırmalara göre vazopressin hormon seviyesi yüksek olan bireylerde tek eşlilik ve bağlanma daha fazladır. Vazopressin hormonu düşük olan bireylerde ise aldatma ve sadakatsizlik fazla görülmüştür. Yine yapılan araştırmalara göre vazopressin hormonunun düşük ya da yüksekliğine bağlı olmaksızın seksüel ilginin bireylerde aynı olduğu görülmüştür. Romantikliğe ilgi ise vazopressin hormonu yüksek kişilerde daha çoktur.
Bir diğer hormon olan bağlılık hormonu oksitosindir. Oksitosin hormonu yüksek kişilerde de sevgi ve bağlanma daha fazladır. Uzun süreli ilişkinin temelinde oksitosin hormonu önemli bir etkendir. İlk aşık olunduğunda yüksek olan dopamin hormonu ile heyecan fazla iken ilerleyen zamanlarda özellikle evlilikte ilk 3 yıldan sonra yerini oksitosin hormonuna bırakır. Sevdiğiniz kişilere sarıldığınızda, evcil hayvan sevdiğinizde oksitosin hormon seviyesiniz yükselir ve mutlu olursunuz. Oksitosun hormonu da mutluluk hormonlarından biridir.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda otizme vazopressin ve oksitosin hormon seviyelerinin yükselmesinin iyi gelebileceği düşünülmüştür. Kesin olmamakla birlikte ilerleyen zamanlarda bu konuda araştırmaların artacağını düşünüyorum.
Aldatma ve sadakata bu hormonların ne kadar etkisi olsada tek nedenli düşünülmemelidir. Aldatmanın başka nedenleri de vardır.
Artan aldatmalara çözüm bulmak istiyorsak çok yönlü düşünmeliyiz.
EDİT: FİGEN AKÇAYOĞLU

Comments